Suudi Arabistan Hükümeti, ülkede güçlü bir güneş enerjisi sektörü oluşturmak için 109 milyar dolar harcayacağını açıklamış. Hedefleri, 2032 sonu itibariyle ülke enerjisinin üçte birinin güneşten
karşılanması.
Yani yıllık gelirinin yüzde 86’ını petrolden sağlayan Suudi Arabistan bile 25 yıl sonra elektrik arzında sıkıntı yaşamamak için şimdiden temiz enerjiye milyarlarca dolar yatırıyor.
Peki Türkiye’de durum nasıl?
Türkiye, bugün yüzde 70’i aşan oranda enerjide dışa bağımlı. Geçtiğimiz yıl ithal enerjinin faturası 54 milyar dolardı. Kullandığımız doğalgazın neredeyse tamamı ithal. Elektriğin önemli miktarını da doğalgazla üretiyoruz.
2011 rakamlarına göre, Türkiye enerji tüketiminde hidrolik dışındaki yenilenebilir enerji oranı yüzde 1’in biraz üzerinde kalıyor. Her ne kadar son yıllarda rüzgâr enerjisi yatırımları hızla artış göstermiş olsa da, güneş enerjisinde hala çok gerilerdeyiz.
Bu tablo değişmediği sürece, doğalgaz ve elektrik zamlarını daha uzun yıllar konuşacağız gibi duruyor.
Avusturya’nın tamamına yetecek büyüklük
Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nin geçtiğimiz günlerde yayımladığı “Fotovoltaik Durum Raporu” güneş enerjisinde gelinen son noktanın fotoğrafını çekiyor.
Rapor, Avrupa’nın güneş enerjisinde ne kadar ilerlediğini de ortaya koyuyor.
Örneğin, 2011 yılında dünya çapında kurulan yeni güneş santrali kapasitesinin üçte ikisi Avrupa’da.
Avrupa’nın toplam güneş enerjisi kapasitesi, bugün Avusturya gibi bir ülkenin tüm elektrik talebini karşılayabilecek ölçekte.
Almanya, İtalya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Belçika ve İngiltere, güneş enerjisinde başı çeken ülkeler.
10 yılda 280 kat artış
Son 10 yılda güneşten elektrik üretim kapasitesi küresel çapta 280 kat artarak, 2000 yılındaki 185 megavat (MW) seviyesinden, 52 GW’a yükseldi.
2011’de yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği sektörlerine yapılan yatırımlar 263 milyar dolara ulaştı. Güneş enerjisi en çok yatırım çeken temiz enerji türü olurken, bu alandaki yatırımlar yüzde 44 artış gösterdi. Yenilenebilir enerji yatırımlarında 87.7 milyar dolarla Avrupa başı çekse de, en hızlı büyüme Asya kıtasında gerçekleşti.
Ama maalesef Hindistan, Endonezya gibi ülkeler bile bu konuda atılıma geçerken, Türkiye bu sürece henüz dâhil olmadı.
Bina çatısı kadar!
Güneş enerjisi sektörünü çok yakından takip eden bir isme, Türkiye’de bu konuda son 10 yılda neler yaşandı diye sorduğumda, “Son 10 yılda hiçbir gelişme yaşanmadı. Zaten kurulu güç gösteriyor, koca Türkiye’nin tamamı neredeyse Almanya’da en büyük güneş enerjisi fuarının düzenlendiği binanın çatısındaki PV sistemi kadar” yanıtını verdi.
Hâlbuki Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyelinin yıllık 380 milyar kilovat saat olduğu hesaplanıyor. 2011 yılında 229 milyar kilovat saat elektrik tüketildiği göz önüne alınırsa, 380 milyar kilovat saatin önemi iyice ortaya çıkıyor.
Dünya güneş enerjisi potansiyeli haritasına bakıldığında, Türkiye’nin güneş enerjisi için ne kadar uygun olduğu zaten çok net görülüyor.
Ancak petrol zengini Suudi Arabistan bile bu konuda atağa geçerken, Türkiye’de sektörün önünde hala bazı belirsizlikler bulunuyor. Örneğin sektör oyuncuları, yenilenebilir enerji kanununda belirlenen alım garantisi süresini yetersiz buluyor.
2013 kritik yıl
Türkiye, güneş enerjisi için önemli bir yıla giriyor. EPDK, 2013 haziran ayında güneş enerjisi lisans başvurularını almaya başlayacak. Yerli, yabancı pek çok şirket sürecin başlamasına gün sayıyor.
Yalnız, lisans almak için bir an önce ölçüm çalışmalarını tamamlamaya çalışan şirketlerin karşılaştığı bazı sorunlar da var. Örneğin, yatırımcılar, güneş ölçüm istasyonları kurmak için Orman Bakanlığı’ndan izin alamıyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın bu konuda devreye girip, yıllardır Türkiye’de bu sektörde girmeyi bekleyen yatırımcının önünü açması gerekiyor.
2013 yılsonuna kadar toplam 600 MW’lık güneş enerjisi santralinin devreye alınmasına izin veriliyor. Yatırımcılar, ilerleyen dönemde lisanslama sürecinin asgari 2 bin-3 bin MW üzerinden açılması gerektiğini düşünüyor.
2012 Ocak-Ağustos döneminde 354 MW kurulu gücünde 14 rüzgar santrali, 1.203 MW kurulu gücünde 57 HES devreye alındı. Yedi biyogaz, iki çöp gazı yatırımı yapıldı.
HES’lerin portföydeki ağırlığını çıkardığınızda, diğer yenilenebilir enerji yatırımlarının da potansiyelin altında kaldığı görülüyor.
Lisanssız elektrik üretiminin de önünün açılmasıyla artık alternatif enerjide daha hareketli bir döneme girmeliyiz.
Zaten yeterince geride kaldığımız bu yarışta, hızlı bir sıçrama yapmamız gerekiyor…
Merve ERDİL/ Hürriyet
Sayın ziyaretçi biliyor musunuz? Bu yazı sizden önce kişi tarafından okundu.